ÇOCUKLARLA KORONAVİRÜSÜ NASIL KONUŞALIM?

Koronavirüs kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan bir salgın haline geldi. Koronavirüs ile ilgili haberlerin artmasıyla çocukların salgınla ilgili endişeleri ve soruları da arttı. Çocukların koronavirüsle ilgili sorularına cevap vermek, endişelerini azaltmak ve korunma için önerilerde bulunmamız kaçınılmaz oldu.

#dralikorkmaz #çocukpsikiyatristi #koronavirüs COVİD-19 #coronavirüs #istanbul #çocuk #çocukpsikiyatri #korku #kaygı #çocukpsikolojisi #psikolog #pedagog #psikolojikdanışman

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Olan Çocuk Aileyi Nasıl Etkiliyor?

DEHB tanısına sahip çocuğun hareketli, stresli, talepkar, ısrarcı, müdahaleci olması ve ders DEHB’li çocukların genellikle stresli, talepkar, ısrarcı ve müdahele edici yapıda olmaları, ders başarısının düşük olması, özellikle davranım bozukluğunun bulunması aile üyelerinin ruh sağlığını ve aile işlevini olumsuz etkiler. Aile içinde DEHB’li bir çocuğun olması;

– Aile bireyleri arasındaki bağlılıkta ve karşılıklı etkileşimde azalma

– Stres düzeyinde artış

– Aile bireyleri arasında daha fazla çatışma

– Eş uyumsuzluğu, boşanma

– Evlilik doyumunda azalma

– Aile etkinliklerinde azalma

– Babanın evden uzaklaşması

– Depresyon, kaygı bozukluğu ve sosyal yabancılaşma

– Annelerde tükenmişlik, yorgunluk hissi

– Yetersizlik, suçluluk duygusu

– Ebeveynlik doyumu ve özgüvende azalma

– Tolerasyonda düşüklük

– Özgüven eksikliği

– Ailenin kontrolcü yaklaşım sergilemesine sebep olabilir.

Sonuç olarak; anne ve babaların DEHB hakkında doğru ve yeterli bilgilendirilmesinin, ruhsal durumlarında bozukluk varsa ruhsal destek önerilmesi ve aile içi ilişkilerin iyileştirilmesine yönelik aile terapisi ve danışmanlık verilmesinin aile işlevi üzerine olumlu katkısı olacaktır.

#alikorkmaz #dikkateksikligi #dikkatdağınıklığı #çocukpsikiyatristi #hiperaktivite #dehb #adhd #istanbul #aile #öneri #hiperaktivite #dürtüsellik #davranışbozukluğu #cocukpsikiyatri #cocukpsikolojisi

Çocuklarda Klinik Gözlem ve Görüşme Teknikleri

Ruh sağlığı alanında çalışanlara (psikolog, çocuk gelişimci, pedagog ve psikolojik danışman) yönelik “Çocuklarda Klinik Gözlem ve Görüşme Teknikleri” eğitimimizi tamamladık.

#alikorkmaz #çocukpsikiyatri #çocukpsikiyatristi #eğitim #seminer #istanbul #psikolog #klinikpsikolog #pedagog #psikolojikdanışman #pdr #rehberlik #etkinlik

ÇALIŞAN BELLEĞİNİ GELİŞTİRMEYE YÖNELİK BİR ETKİNLİK

Çalışma belleğinin kapasitesi öğrenme düzeyi üzerinde oldukça etkilidir. Bilimsel çalışmalarda çalışma belleği ile dil gelişimi, okuma, okuduğunu anlama, yazma ve matematik başarısı arasında güçlü ilişkiler gösterilmiştir. Çocukların çalışma belleği performanslarını arttırmaya yönelik çalışma ve etkinliklerin öğrenme için yararlı olacağını söyleyebiliriz.

ÇALIŞAN BELLEĞİNİ GELİŞTİRMEYE YÖNELİK BİR ETKİNLİK

Birinci gün, çocuğunuzdan tüm B’leri yuvarlak içine almasını isteyin. En üst satırdan başlayıp, soldan sağa doğru ilerlemesini söyleyin. İkinci gün, B’leri yuvarlak içine E’leri kare içine almalarını isteyin. (Sadece bir kez komut verin. Sonraki her bir gün, yeni bir harf ve bir yönerge ekleyin.

#çalışmabelleği #dikkateksikliği #öğrenmegüçlüğü #disleksi #matematikbozukluğu #hiperaktivite #dehb #öğrenmebozukluğu #diskalkuli #çocukpsikiyatri #alikorkmaz #istanbul #çocukpsikolojisi #psikolog #pedagog #psikolojikdanışman

#onlineterapi #eğitim #etkinlik

Çocuğuna Psikiyatrik İlaç Tedavisi Önerilen Aileler Nelere Dikkat Etmelidir?

Çocukluk ve ergenlik dönemindeki bazı psikiyatrik bozuklukların tedavisinde psikiyatrik ilaç kullanımı gerekebilir. Çocuk psikiyatristlerinin kapsamlı bir psikiyatrik muayene sonrasında çocuğun ruhsal-bedensel durumu ve güncel tedavi klavuzlarını dikkate alarak ilaç önerisinde bulunması gerekir. Çocuğuna psikiyatrik ilaç önerilen ailelerin ilaç kullanımına karar verme ve kullanma aşamasında psikiyatristlerinden ayrıntılı bir danışmanlık almaları gerekir. Bu danışmanlık sırasında ele alınması ya da ailenin gündeme getirmesi gereken konular;

Psikiyatrik muayene ve uygulanan test, ölçek, formlardan elde edilen bulgular nedir?

Çocuğun tanısı nedir?

İlaç kullanımı ile tedavi edilebilecek ya da kontrol altına alınacak hedef belirtiler nedir?

Çocuk tedavi edilmezse hastalığın riskleri nedir?

Çocuk tedavi edilmezse yaşam kalitesi nasıl etkilenir, hangi alanda ne gibi kayıplar yaşar?

İlaç dışı bir tedavi seçeneği var mı?

İlaç tedavisinden beklenen yarar nedir?

Önerilen ilaçla ilgili riskler, olası yan etkiler ve uyarılar nedir?

İlaç tedavisi için ön görülen süre nedir?

İlaca bağlı yan etki yaşanması durumunda ne yapılacak? Nereye başvurulacak? Kiminle irtibata geçilecek?

İlaç tedavisine ek olarak önerilen bir tedavi yöntemi var mı?

Çocuk psikiyatristleri tarafından doğru tanıyla, ihtiyaç halinde, uygun doz ve yolla, uygun zamanda, uygun ilacın verilmesi çocukların ruhsal bozukluklarının tedavisi ve seyrinde yararlıdır.

#çocukpsikiyatristi #istanbul #alikorkmaz #çocukpsikolojisi #tedavi #ilaçtedavisi #çocukpsikiyatri #psikolog #pedagog #psikolojiktedavi #onlineterapi #dehb #kaygı #okb #takıntı #tik #otizm #dikkateksikliği #hiperaktivite #dikkatdağınıklığı #korku #bulimia #anoreksia #uykusuzluk

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Tedavi Edilmezse Ne Olur?

DEHB’li çocuklar tedavi edilmediği zaman ciddi psikiyatrik, sosyal ve akademik sorunlar yaşayabilir. Tedavi edilmeyen çocuklarda kapasitesinin altında ders başarısı gösterme, okuldan kaçma, sınıfta kalma ve okulu erken bırakma sık görülür. Sosyal ilişkilerinde (aile üyeleri, okul arkadaşları ve iş arkadaşlarıyla) problem yaşayabilirler. Yakın ilişkilerde şiddet eğilimi, hırsızlık, yasaları çiğneme gibi nedenlerle hukuki süreç yaşayabilirler. Trafik kazası geçirme, kaza sonucu yaralanma sık görülür. Yetişkinlik hayatında boşanma, iş kaybı ve sık iş değiştirme riski artar. Özgüven eksikliği, depresyon, davranım bozukluğu, sigara-alkol-madde kullanımı/bağımlılığının ortaya çıkma ihtimali artar.

Hem çocuk hem de yetişkinlerde DEHB belirtilerinin (dikkat eksikliği, hareketlilik, dürtüsellik) kontrol altına alınmasına yardımcı, güvenli, etkin tedavi yöntemleri mevcuttur.

#dehb #dikkateksikliği #dikkatdağınıklığı #hiperaktivite #hareketlilik #dürtüsellik #tedavi #psikoterapi #çocukpsikiyatri #çocukpsikolojisi #istanbul #dralikorkmaz

Sınav Kaygısı ve Sınav Kaygısı İçin Çözüm Önerileri

Sınav Kaygısı ve Sınav Kaygısı İçin Çözüm Önerileri

Her çocuk sınav kaygısı yaşamaya adaydır. Sınav kaygısının ortaya çıkmasına zemin oluşturan durumların çoğuna müdahale etme, sorun ortaya çıkmadan önleyici değişiklikler yapma şansımız vardır. Önceliğimiz çocukların sınav kaygısı yaşamaması için çocuklara, ailelere ve öğretmenlere yönelik koruyucu ruh sağlığı hizmetleri verilmelidir. Çocukların eğitim alacağı okula ya da bölüme yerleştirilmesinde tek belirleyici olarak sınav sonucunu dikkate alan sistemde değişiklik yapılmalıdır. Sınav kaygısı yaşanmaya başladığında ise mümkün olduğu kadar erken tanımak ve tedavi arayışına girilmelidir. Erken tanı ve tedavi arayışı için ise çocukların, ebeveynlerin ve öğretmenlerin sınav kaygısının belirtilerini, zararlarını ve tedavi edilebilir bir bozukluk olduğunu bilmesi gerekir.

Çocuklarda Sınav Kaygısı Olduğunu Nasıl Anlarız?

Öğrencilerin sınavlarda başarılı olup olamayacakları ve başarısız olmaları halinde karşılaşacağı güçlüklerle ilgili uygun düzeyde kaygı yaşaması gereklidir. Uygun düzeyde yaşanan kaygı öğrenci üzerinde dersi dinleme, ödevlerini yapma ve sınav öncesi yapması gereken çalışmalar için motive edici, harekete geçirici, dikkati sürdürücü ve dikkat arttırıcı etki sağlar. Öğrencinin yaşadığı kaygı düzeyi sınav öncesi çalışma miktarını ve verimini olumsuz etkiliyor, sınav esnasında sahip olduğu bilgi ve kapasitesini tam olarak kullanmasını engelliyor, akademik başarı düzeyini beklenenin altına düşürüyorsa sınav kaygısını düşünmek gerekir. Sınav sırasında unutkanlık, dikkat dağınıklığı, soruları okuma-anlama-yanıtlamada zorluk, bedensel belirtiler (çarpıntı, karın ağrısı, bulantı, kusma, ellerde titreme-soğuma, baş dönmesi, baş ağrısı vb.), kaygı, korku, başarısız olacağı duygusu, karamsarlık yaşanır. Sınav kaygısı yaşayan çocuklar sınavlardan kaçınma, sınavı yarım bırakma, ders çalışmayı erteleme ya da tamamen bırakma, okul devamsızlığı yapma davranışı sergileyebilirler. Sınav kaygısı özellikle öğrenciler arasında sıralamanın yapıldığı, kendisi ve çevresi tarafından sonucu daha çok önemsenen aylık değerlendirme sınavları, deneme sınavları ve liseye ve üniversiteye giriş sınavlarında daha çok yaşanır. Bazı çocuklar için sınıf içerisinde yapılan konu testleri ve yazılılar bile yoğun kaygı kaynağı olabilir. Sınav kaygısının süresi sadece sınav anı ile sınırlı değildir. Sınav kaygısı yaşayan bazı çocuklar sınav tarihi belli olduğu andan sınav sonucu açıklanıncaya kadar süren kaygı tarif ederler. Kaygı sadece çocuğun ders çalışmasını ve başarı düzeyini etkilemez. Aynı zamanda çocuğun gerginlik, mutsuzluk, huzursuzluk, isteksizlik, dikkat ve konsantrasyonda azalma, kendini yetersiz-değersiz görme, özgüvende azalma, bulantı-karın ağrısı-kusma-çarpıntı gibi bedensel belirtiler, uyku ve yeme düzeninde bozulma görülür.

Çocuklarda Sınav Kaygısının Sebepleri Nedir?

– Ailesel, genetik olarak kaygıya yatkınlık

– Ebeveynlerin uygun olmayan tutumları (aşırı koruyucu, aşırı baskıcı, aşırı eleştirel, aşırı müdahaleci, kıyaslayıcı yaklaşım)

– Eğitimcinin uygun olmayan tutumları (beklentisinin fazla olması, aşağılama, küçük düşürme, kıyaslama, not ile tehdit etme, sınav sonucuna göre öğrencileri sıralama-sınıflama)

– Ailede kendi kaygılarını çocuğa yansıtan bir bireyin olması

– Çocuğun kendi kapasitesinin üzerinde başarı beklentisinin olması

– Çocuğun sınav ve sonuçları ile ilgili olumsuz ya da uygun olmayan düşünce ve inanışlara sahip olması. (düşük not alırsam; cezalandırılırım, beğenilmem, sevilmem)

– Çocuk, aileden biri ya da öğretmenin mükemmeliyetçi, rekabetçi kişilik yapısında olması

– Geçmişte olumsuz sınav deneyimi ve deneyimle ilgili olumsuz düşünceler (kaygı yaşayınca başarısız oluyorum, matematik sınavlarında hep düşük alıyorum)

– Sınavda başarılı olunduğunda elde edilecek kazanımlara çocuğun ve çevresindekilerin aşırı önem verilmesi [sınavda başarılı olursa(m), iyi okul ya da iyi bölüm kazanır(ım), iyi ve kolay iş bulur(um), iyi kazancı(m) olur, mutlu ve rahat yaşar(ım)]

– Sınav başarısız olunması durumunda yaşanacakların felaketleştirilmesi (Sınavlarda başarısız olursam, iyi bir okula gidememem, iyi bir mesleğe sahip olmamam, iş bulamamam, para kazanamam, mutsuz olurum)

– Düzensiz, plansız, hatalı ders çalışma

Çocuklara Sınav Kaygısı Tanısı Nasıl Konur?

Bir çocuk ve genç sınav kaygısı şikâyeti ile çocuk psikiyatri polikliniğine geldiğinde aile ve çocukla ayrıntılı görüşme yapılır. Bu görüşme sırasında;

– Çocuğun kaygı yaşamasına sebep olan bedensel bir bozukluk var mı?

– Sınav kaygısına sebep olan ya da sınav kaygısına eşlik eden başka bir ruhsal bozukluk var mı?

– Sınav kaygısı ile ilişkili yaşanılan duygusal, bilişsel, bedensel, davranışsal belirtiler neler?

– Sınav kaygısı çocuğun yaşam kalitesi, akademik başarısı, sosyal ilişkileri ve ruhsal durumunu nasıl etkiliyor?

– Sınav kaygısı için çocuk, aile, öğretmenin görüşmeye kadar denediği işe yarayan ya da yaramayan yöntemler nedir?

– Sınav kaygısını ortaya çıkaran sebepler nedir? Sebepleri ortadan kaldırmak için neler yapılabilir?

– Aile ve çocuğun sınav kaygısı ve tedavisi konusunda bilgisi yeterli mi?

– Sorunun çözümünde evde ve okulda kimlerle işbirliği yapılabilir?

– Sorunun çözümünde hangi psikoterapi yöntemi tercih edilmeli?

– Sorunun çözümünde ilaç tedavisi gerekli mi? sorularının cevabı aranır.

Ruhsal değerlendirmenin daha sağlıklı olması için gerekirse diğer aile üyeleri ya da okul ile de iletişime geçilir. Sorunun şiddeti ve yaygınlığını anlamaya yönelik çocuk, aile ve okul tarafından doldurulması için sınav kaygısı ile ilgili form ya da ölçekler verilir. Bu form ve ölçekler terapi ve takip sürecinde tekrarlanarak, tedaviden sağlanan faydalanmayı değerlendirmek için de kullanılabilir. Bedensel bir tıbbi sorundan şüphelenilmesi durumunda uygun tıbbi tetkikin istenmesi ya da konu ile ilgili bir uzman hekime yönlendirme yapılır.

Çocuklarda Sınav Kaygısı Nasıl Tedavi Edilir?

Psikoterapi süresinde aileye ve çocuğa sınav kaygısı ve baş etme yolları hakkında eğitim verilir. Sınav kaygısı ile baş etmesine yardımcı olacak solunum ve gevşeme egzersizleri önerilir. Çocuğun kaygı düzeyini arttıran hatalı düşüncelerle (başaramayacağım, başarısız olursam arkadaşlarım dalga geçer, başaramazsam ailem-öğretmenim kızar, başarılı olmazsam sınavda kalırım gibi) ile ilgili görüşme yapılır. Çocuğun sınavla ilgili hatalı, olumsuz, gerçekçi olmayan düşüncelerini fark etmesi sağlanır. Kaygı düzeyini arttıran bu düşüncelerin, terapi sürecinde uygun, olumlu, gerçekçi düşüncelerle yer değiştirmesi sağlanır. Sınav kaygısı ile baş etmek için sergilenen hatalı davranışlar (ders çalışmayı bırakma, okula devam etmeme, sınavı erken bırakma) yerine çözüme yönelik uygun yaklaşımlar geliştirmesine yardımcı olunur. Kaygı esnasında yaşanan bedensel belirtilerin (terleme, kızarma, titreme, çarpıntı) çocuklar tarafından çoğu zaman yanlış yorumlanması nedeniyle kaygının daha da artmasına ve kısır döngüye girilmesine sebep olur. Çocuklara hem kaygı duygusu hem de bedensel belirtilerle baş etme becerisi kazandırılır. Çocuğun kapasitesinin altında başarı göstermesine yol açan, dolaylı olarak kaygı düzeyini arttıran, ders çalışma, sınav hazırlık ve sınav sürecindeki yöntem ve uygulama hataları gözden geçirilir. Çocuğa kendisine karşı yapılan ve kaygı düzeyini arttıran olumsuz yaklaşımlarla (eleştirel yaklaşım, kıyaslama, ayıplama, baskı vb.) nasıl baş edeceği ile ilgili danışmanlık verilir. Çocukta varsa “mükemmeliyetçilik, başkalarının düşüncelerine aşırı önem verme, seçici olarak olumsuza odaklanma, genelleme yapma, öz güven eksikliği” ile ilgili görüşmeler yapılır. Kaygı düzeyinin çok şiddetli olduğu, depresyon gibi ek ruhsal bozuklukların eşlik ettiği, kişinin fonksiyonlarında ciddi kayıpların olduğu durumlarda psikoterapiye ek olarak psikiyatrist takibinde ilaç tedavisi düşünülebilir. Lise ve üniversiteye geçiş sınavına kısa süre kala başvuru yapan, sınav kaygısı ile baş etmekte güçlük yaşayan, sınav sırasında ciddi performans kaybı yaşaması muhtemel çocuk ve gençlerde de ilaç ve psikoterapi birlikte önerilebilir.

Sınav Kaygısı Olan Çocuğa Aileler Nasıl Yaklaşmalı?

Ebeveynler öncelikle çocuğun yaşadığı kaygı duygusunu ve kaygıya bağlı yaşadığı zorlukları anlamaya çalışmalı, sorunun çözümü konusunda elinden gelen desteği vereceğini çocuğa ifade etmelidir. Çocuğun sınav kaygısı ne zaman ortaya çıkıyor? Kaygı esnasında ne düşünüyor, ne hissediyor, hangi bedensel belirtileri yaşıyor, kaygıya nasıl tepki veriyor, hangi durumlarda kaygısı azalıyor ya da artıyor? Kaygının ortaya çıkmasında aile üyelerinin ya da okulun etkisi var mı? Kaygısını azaltmak için ailede ya da okulda ne gibi düzenlemeler yapılabilir? Genellikle “kafana takma, düşünmemeye çalış, sakin ol, panik yapma, daha çok çalış, sorulara odaklan” gibi öneriler çocukta anlaşılmadığı hissine yol açar. Anlaşılmadığını hisseden ve destek göremeyen çocuklar konuyla ilgili paylaşım yapmayı keser. Çocuğun sınavda ve öncesinde yaşadığı kaygı ve güçlük yerine kaygının sonucu olan düşük nota odaklanmakta kaygıyı arttırır.

Ailenin yaklaşım tarzı çocukların kaygı düzeyini etkiler. Bundan dolayı aileler çocuğun beceri ve yeteneklerine göre gerçekçi beklentilerde bulunmalıdır. Çocuğun aldığı sonuçlar yerine sergilediği çaba ve çalışmalara odaklanmalı, takdir etmelidir. Çocuğu başka çocuklarla kıyaslamamalıdır. Çoğu aile başka çocuklarla kıyaslamıyorum dese de “En yüksek notu kim aldı? Ayşe kaç aldı? Sınıfta 100 alan var mı?” gibi sorular çocuklar tarafından kıyaslama olarak algılanır. Sınavın sonuçları ile ilgili olarak ‘özel ders aldırıyoruz, özel okula-dershaneye gönderiyoruz, başarmak zorunda’ yaklaşımından kaçının. Çocukların eğitimi için yaptığınız harcamaları sık sık dile getirmeniz çocuğun üzerinde baskı hissetmesine, kaygılanmasına sebep olabilir. Eğer çocuğunuzun üzerinde ‘ailem emek ve para harcıyor, yüksek not almalıyım’ gibi bir baskı fark ettiğinizde “senin eğitimin için zaman ve para harcamak bizim görevimiz” demek çocuğu rahatlatabilir. Çocukların sınava anne, baba ve öğretmeni için (başarılı olursam annem mutlu olur, başarısız olursam öğretmenim üzülür) girmesi de sınav kaygısını arttırır. Çocukla konuşarak kaygı düzeyini arttıran bu yük ve baskıyı kaldırmak gerekir. Çocuğunuza ihtiyaç duyması halinde imkânınız ölçüsünde her fırsatta yanında olacağınızı ve ek destek sağlayabileceğinizi belirtin. Örneğin matematik alanı ile ilgili yaşadığı zorluk sınav kaygısını arttırıyorsa sizinle birlikte çalışmayı ya da özel ders imkânı teklif edilebilir. Sınav kaygısı ile ilgili olarak sınıf öğretmeni ve okul rehberlik servisi ile işbirliği yapabilir. Aile, okul ve çocuğun çabalarına rağmen sorunun devam etmesi durumunda yetkin ruh sağlığı çalışanlarından yardım almalıdır.

Sınav Kaygısı Olan Çocuğa Öğretmenler Nasıl Yaklaşmalı?

Öğretmenlerin “öğrencilerimin kazandığı okullar iyi olmalı, işlediğimiz konu ile ilgili yanlışı olmamalı, sınıfın netleri yüksek ise etkili öğretmenimdir” gibi yanlış inançları çocukların sınav kaygısı yaşamasına yol açabilir. Öğretmenlerinin kendi kaygılarının farkında olması, çocuklara yansıtmaktan kaçınması gerekir. Öğrencilerin mevcut beceri ve yeteneklerine göre bireysel uygun bir beklenti oluşturmak gerekir. Öğrencilere sunulacak ilgi, değer ve sevgiyi akademik başarıya endekslememek gerekir. Öğrencileri sınıf içindeki arkadaşlarıyla, kendi sınıfını başka sınıflarla kıyaslamaktan kaçınmalıdır. Öğrenciler kendi arasında sınav ve sınav sonuçlarını fazla önemsiyorsa, sınavı ve sonucunu normalleştirmeye çalışmalıdır. Öğrencilerin duygu, düşünce ve davranışlarını mümkün olduğunca yakından takip etmelidir. Çocuklarda fark edilen sınav ve sınav sonucuyla ilgili olumsuz, hatalı düşünceler çocukla konuşulabilir. Öğrenci ya da ailede sınav kaygısını tetikleyecek herhangi bir duygu, düşünce, davranış fark edildiğinde kendisi müdahale etmeli ya da rehberlik servisinden yardım almalıdır.

Sınav kaygısı çocuk ve gençlerde sık görülen bir bozukluktur. Tedavi edilmediği zaman çocukların ruhsal, akademik, sosyal ilişki durumu olumsuz etkilenir. Çocuk, aile, okul ve ruh sağlığı uzmanlarının işbirliği ve uygun yaklaşımlarıyla sınav kaygısının tedavisi mümkündür.

“Kaygı yarının faresinin, bugünün peynirini yemesidir.” Samuel Smiles

#sınavkaygısı #sınavkorkusu #çocuk #alikorkmaz #çocukpsikiyatri #istanbul #doktor #çocukpsikolojisi #lgs #yks #rehberlik #pedagog #psikolog #psikolojikdanışman #eğitim #sağlık

Çocuklarda Uyum ve Davranış Bozukluklarına Yaklaşım Eğitimi

Psikolog ve psikoloji eğitimi devam eden öğrenci arkadaşlarla ‘Çocuklarda Uyum ve Davranış Bozukluklarına Yaklaşım’ konusunu konuştuk. Bu başlık altında inatlaşma, saldırganlık, sinirlilik, yalan söyleme, korkular, tikler, idrar ve dışkı kaçırma, kekemelik, uyku bozuklukları, kardeş kıskançlığı, parmak emme, tırnak yeme ve çocukluk çağı mastürbasyonu şikayeti ile getirilen çocuklara uygun yaklaşımı ve tedavi sürecinde yapılması gerekenleri konuştuk. Üzerinde durduğumuz bu konular genellikle 1-6 yaş döneminde ortaya çıkar. 1-6 yaş dönemi büyüme ve gelişimin en hızlı olduğu, kimlik ve kişiliğin temelinin atıldığı dönemdir. Bu dönemde ortaya çıkan, çocuğun ruhsal, bilişsel ve sosyal gelişimini olumsuz etkileyebilecek sorunlara erken müdahale ve uygun yaklaşım önemlidir. Ebeveynlerin hatalı tutumları, çocuğa yeterli ve uygun desteğin verilememesi sorunun şiddetlenmesine ve süreklilik göstermesine sebep olur. #alikorkmaz #çocukpsikiyatristi #istanbul #davranışbozuklukları #inatlaşma #saldırganlık #sinirlilik #ikiyaşsendromu #yalansöyleme #korku #kaygı #tikbozukluğu #tourettesendromu #idrarkaçırma #dışkıkaçırma #kekemelik #uykubozukluğu #kardeşkıskançlığı #parmakemme #tırnak yeme #mastürbasyon #seminer #eğitim #çocukpsikiyatri #çocukpsikolojisi

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Tanısı Nasıl Konur?

“Bir görüşmede, test ve tetkik yapmadan çocuğumun dikkat eksikliği ve hareketliliğinin olduğu söylendi” “Hareketli, konuşkan olan her çocuğa hiperaktif, ders başarısı düşük ya da derste sıkılması olan her çocuğa dikkat eksikliği tanısı konuyor” gibi ifadelere çok sık rastlarız. Bir çocuk ve ergeni DEHB açısından değerlendirirken tüm dünyada bilimsel olarak kabul görmüş belli ölçütler ve yöntemler kullanılırız. Bu şekilde yanlış ya da gereksiz yere tanı koymanın önüne geçmeyi amaçlarız. DEHB tanısı için en yaygın olarak Amerikan Psikiyatri Birliği’nin yayımladığı DSM-5 ölçütlerini kullanıyoruz. DSM-5’e göre çocukta dikkat eksikliği olduğunu gösteren belirtiler; dikkatte kolayca dağılma, dikkatsizliğe bağlı hatalar, dikkat gerektiren işleri (ödev, sınav) bitirmekte güçlük, dikkat gerektiren işlerden kaçınma (yazı, okuma), unutkanlık ve eşya kaybetmedir. Hiperaktivite ve dürtüsellik için ise kıpırdanma, uzun süre oturamama, koşturma-tırmanma, sakince oynayamama, çok konuşma, söz kesme ve sırasını bekleyememedir. DEHB tanısı için bu belirtilerin hepsinin olması gerekmez. Çocuğun yaşına göre gereken belirti sayısı değişir. Belirtilerin 12 yaş öncesinde de bulunuyor olması gerekir. Belirtiler çocuk ve gencin okul, ev, arkadaş ortamının en az ikisinde gözlenmelidir. Tanı koyabilmek için belirtilerin “bazen, her çocukta olduğu kadar” değil “çoğu kez, sorun oluşturacak şiddette” olması gerekir. Belirtilere bağlı olarak akademik, sosyal ve bireysel gelişimde olumsuz etkilenme bulunmalıdır.

Bir çocuk ya da genç muayene için başvurduğunda mümkün olduğu kadar farklı kaynaktan (aile, çocuk, öğretmen, rehberlik servisi, hatta önceki öğretmeni) bilgi almaya çalışırız.

Gebelik döneminden bize başvurulan döneme kadar olan süreçte karşılaşılan güçlükler, bozukluğa ait belirtilerin seyri, ailenin çözüm çabaları ile ilgili ayrıntılı veri toplarız. Çocuk ve gençle yapılan psikiyatrik görüşmede dikkat eksikliği, hareketlilik ve dürtüsellik belirtileri hakkında fikir edinmek için oyun oynama, okuma, yazma, matematiksel problem çözme gibi etkinlikler yaptırırız, gözlem yaparız. DEHB belirtilerinin bedensel (tiroid hastalığı, kansızlık gibi) ya da başka bir ruhsal bozukluğa (depresyon, kaygı, madde kullanımı gibi ) bağlı olup olmadığının değerlendiririz. Bedensel bir hastalıktan şüphelendiğimizde gerekli tıbbi tetkikleri isteyebilir ya da ilgili uzman hekime yönlendiririz. DEHB tanısı koymak için yapılması gereken bedensel bir tetkik (kan testi, EEG gibi) yoktur.

DEHB tanısı koyarken aile üyelerinin, çocuk ya da gencin, öğretmenlerinin doldurması gereken form ve ölçekler veririz. Bu form ve ölçekler aracılığıyla farklı kişilerin çocukla ilgili gözlem ve düşüncelerine ulaşmış oluruz. Ayrıca takiplerde aynı form ve ölçekleri tekrar doldurtarak DEHB belirtilerindeki değişimi ve tedaviye yanıtı değerlendiririz. Tanı, tedavi ve takipte katkısı olacaksa psikolojik testler (zeka testi, dikkat testi gibi) uygulayabiliriz. DEHB tanısı koymak için mutlaka psikolojik bir test yaptırmaya gerek yoktur.

Sonuç olarak; DEHB olup olmadığına aile ve okuldan alınan bilgileri, psikiyatrik muayenedeki gözlemimizi, uygulanan psikolojik test sonuçlarını, DEHB ile ilgili form ve ölçeklerden elde ettiğimiz verileri birlikte değerlendirerek tanı koyarız.

Ali Korkmaz, Dikkat Eksikliği, Hiperaktivite Bozukluğu, DEHB, İstanbul, Çocuk Psikiyatristi

#AliKorkmaz, #DikkatEksikliği, #Hiperaktivite #DEHB #İstanbul #ÇocukPsikiyatristi

Çocuklarda Sosyal Fobi (Sosyal Anksiyete/Kaygı Bozukluğu)

Çocuklarda Sosyal Fobi (Sosyal Anksiyete/Kaygı Bozukluğu)

Sosyal Fobi Nedir?

Sosyal Fobi, çocukların sosyal ortamlarda diğer insanların kendisini olumsuz değerlendirileceği, mahcup ya da rezil olacağı ile ilgili yoğun kaygı ya da korku duymasıdır. Çocukların yaşadığı kaygıya bağlı olarak bu sosyal ortamlardan kaçma ve kaçınma davranışları sergilenmesidir.

Sosyal fobinin erken fark edilerek tedavi edilmesi, çocuk ve gençlerin yaşam kalitesini arttırabilir. Sosyal fobiye ilave olarak depresyon gibi ruhsal bozuklukların eklenmesini erken müdahale ile önleyebiliriz. Bu açıdan sosyal fobinin önemsenmesi, erken tanılanması ve tedavisinin yapılması gerekir. 

Sosyal Fobi Çocuklarda Görülür mü?

Çocuk ve gençlerde en sık görülen, yaşam kalitesi, akademik başarı, sosyal ilişkiler üzerine belirgin etkisi olan ruhsal bozuklardan biridir. Genellikle ergenlik döneminde başlar. Araştırmalarda sosyal fobi yaygınlığı sık görülmesine rağmen, tedavi için çocuk psikiyatri polikliniğine başvuru oranları düşüktür. Bozukluğun ortaya çıkışından, tedaviye başvuruya kadar ortalama 10 yıl geçmektedir. Bu durumu “sosyal fobinin daha az tanınması, utangaçlıkla karıştırılması, çocuk üzerindeki olumsuz etkilerinin önemsenmemesi, yaşla birlikte düzeleceğinin düşünülmesi” ile açıklayabiliriz.

Çocuklarda Sosyal Fobinin Belirtileri Nedir?

Sosyal fobisi olan çocukların en çok zorlandığı sosyal durumlar;

Sınıfta sesli okuma,

Yetişkinlerle konuşma,

Gösterilerde görev alma (tiyatro, şiir)

Sınıfta sorulan bir soruyu cevaplama,

 Tahtaya yazı yazma,

Öğretmenden yardım isteme,

Sunum yapma,

Telefonda konuşma,

Sohbet başlatma,

Yaşıtlarıyla çalışma veya oynama,

Bir şey yaparken seyredilme (yeme, içme vb.)

Sipariş verme,

Alış-veriş yapma, 

Karşı cinsle iletişim kurmadır.

Sosyal kaygı sırasında sıklıkla yüz kızarması, çarpıntı, terleme, titreme, gerginlik, midede rahatsızlık, ağız kuruluğu, nefes almada güçlük, bayılma hissi, baş dönmesi, kulak çınlaması gibi bedensel belirtiler görülür. Sosyal fobisi olan çocuklar yaşadığı bu belirtilerin başkaları tarafından fark edileceği, yanlış algılanacağı ve yorumlanacağı ile ilgili de kaygı yaşarlar. Bu kaygı da bedensel belirtilerin şiddetinin artmasına, çocukların bir kısır döngüye girmesine yol açar. Çocuklar yaşadığı sosyal kaygıya ebeveyne yapışma, ağlama, sızlanma, donakalma, göz kontağı kurmama, sinme, kaçma ve kaçınma davranışı şeklinde tepki verirler. 

 

Çocuklarda Sosyal Fobinin Sebepleri Nedir?

Sosyal fobinin ortaya çıkış sebebi tam olarak bilinmiyor. Araştırmalarda sosyal fobiyle en çok ilişkili olduğu düşünülen durumlar;

          Ailede sosyal fobiye genetik yatkınlık

          Beyindeki biyolojik bozukluk

          Aşırı korumacı ve reddedici aile tutumu

          Ailede kaygılı bir rol modelin olması

          Sosyal iletişim becerileri desteklenmemiş, toplum içerisine çok çıkmamış çocuklar

          Çekingen kişilik yapısı

          Başkalarının fikirlerini ve olumsuz değerlendirmelerini aşırı önemseme,

          Aşırı eleştirilme, takdir edilmeme,

          Başkaları ile kıyaslanmadır.

Çocuklarda Sosyal Fobinin Zararları Nedir?

Sosyal fobik çocuklar hissettikleri şiddetli kaygıyı yaşamamak için, kaygı duydukları ortam, ilişki ve etkinliklerden kaçma ya da kaçınma davranışları sergilemeleri yüzünden akademik, sosyal ve ruhsal açıdan bir çok kayıp yaşar. Sınıf içinde söz almaktan ve zorlandığı derslerde yardım arayışından kaçındıkları için kapasitesinin altında başarı gösterebilirler. Arkadaşlığı başlatmakta ve sürdürmekte zorlandıkları için yalnız kalabilirler. Sahneye ya da topluluk önüne çıkmayı gerektiren sanat, spor faaliyetlerinde yetenekli olmalarına rağmen kendini gösteremeyebilirler.  ‘Hayır’ demekte zorlandıkları için yapmak istemedikleri şeyleri yapmak zorunda kalabilir, kendisine karşı yapılan, hoşnut olmadığı davranışlara katlanmak zorunda kalabilirler. Kaçamadıkları durumlarda yaşayacağını düşündüğü kaygıyı azaltmak için alkol, madde kullanımına yönelebilir, madde kullanım risklerini arttırırlar. Tedavi edilmemesi ve yaşam kalitesinin olumsuz etkilenmesine bağlı olarak zamanla depresyon ve uyum bozukluğu gibi ek ruhsal bozukluklar tabloya eklenebilir.

Çocuklarda Sosyal Fobi Tanısı Nasıl Konur?

Aile ve çocukla psikiyatrik görüşme yapılır. Sosyal kaygının ortaya çıkmasına neden olabilecek bedensel sorun olup olmadığı tıbbi açıdan gözden geçirilir. Sınıf öğretmeni ya da rehberlik servisiyle iletişime geçilebilir. Ailenin, çocuğun ve öğretmenin (gerekirse) konuyla ilgili form ya da ölçek doldurması istenir. Bu form ve ölçekler; kaygının şiddetini, etkilediği alanları tespit etme ve takiplerde iyileşme düzeyini izleme açısından faydalı olur. 

Çocuklarda Sosyal Fobi Nasıl Tedavi Edilir?

Sosyal fobi tedavi edilebilen bir bozukluktur. Sosyal fobide en çok kullanılan terapi yöntemi bilişsel davranışçı terapidir. Terapi sürecinde; aile ve danışana bozukluk hakkında bilgilendirme,  danışanın kendini gözlemleyerek farkındalığını arttırma, sosyal beceri ve atılganlık eğitimi, kaçınılan durumlara maruz bırakma, gevşeme ve nefes egzersizlerini öğretme gibi uygulamalar yapılır. Sosyal fobinin ortaya çıkmasına ya da devamına yol açan, tedavide ilerlemeyi engelleyen, değiştirilebilecek etkenlerin (ailenin eleştirel yaklaşımı, kıyaslaması gibi) ortadan kaldırılmaya çalışılır. Kaygı düzeyinin çok şiddetli olduğu, depresyonun eşlik ettiği, kişinin fonksiyonlarında ciddi düşmeye yol açtığı durumlarda psikoterapiye ek olarak psikiyatrist takibinde ilaç tedavisi gerekebilir.

Ali korkmaz, çocuk psikiyatristi, istanbul, sosyal fobi, utangaçlık, çekingenlik, sosyal kaygı bozukluğu, doktor, bakırköy

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın